Gösteriliyor: 1 - 10 of 49 Sonuçlar

İçimizdeki potansiyeli en üst seviyeye çıkarmak..

Geçtiğimiz günlerde Singularity Üniversitesi’nde bir konuşma yapan Yazar Michael Gelb, tarihin en büyük

düşünürlerinden Leonardo da Vinci‘den örnekler sunarak içimizdeki potansiyeli en üst seviyeye çıkarma konusundaki fikirlerini paylaştı. Gelb, yaptığı konuşmada üstün yetenek için temel oluşturduğuna inandığı yedi da Vinci ilkesini paylaştı:

  1. Merak: Hayata karşı dindirilemeyecek derecede meraklı bir yaklaşım izlemek.
  2. İspat: Bilgiyi her zaman tecrübeyle sınamak.
  3. Hissetme: Tecrübenin açıklığa kavuşması için hislerin sürekli olarak geliştirilmesi.
  4. Sfumato(Rönesans Dönemi’nde kullanılan resim tekniklerinden biri. En iyi örneğinin da Vinci’nin Mona Lisa tablosu olduğu düşünülüyor). Belirsizliği ve kuşkuyu kabullenme gönüllülüğü.
  5. Bilim ve Sanat: Bilim ve sanat, mantık ve hayal gücü arasında denge kurmak.
  6. Vücudi olma: İki eli kullanabilme, vücudu zinde tutma ve dengeyi sağlama.
  7. Bağlantı kurma: Etraftaki her şeyin ve her olayın bağlantısını kavrayabilme.
    Da Vinci’nin insanın içindeki potansiyeli açığa çıkarma yaklaşımları, günümüzde sağlıkla ilgili kabul gören fikirlerle uyuşuyor.

Kaynak: dunyahalleri.com

7 yaş

Kafamı takmışım zamana ve hayatımızı nasıl etkilediğine..  ama ciddi takmışım öyle böyle değil.. seneler oldu takalı..

Can 7,5 yaşını doldurdu, hızla büyüyor, bedeniyle zihniyle fikriyle duygusuyla birlikte.. Tabiki bana büyük mücadele alanları yaratarak…

Tam “anladım, bu yaşta böyle anlaşacağız” diyorum.. hop yeniden yeni bir davranış şekli ve düşünceyle karşılaşıyorum!

Daraldığım an geliyor, daralıyorum deyip sinirleniyorum.. hop daha başka bir şey çıkıyor altından, nasıl desem yetişemiyorum gelişmesine Can’ın..

En etkileyici tarafı kendimden bir dolu şey görmem Can’da.. Yüzüme vuruyor yaptığı her şeyle, “bak anne sen böylesin, ben de aynısı oldum” der gibi.. Beklediğim soruları artık sormaya başladı, ölmekle ilgili soruları :)) bana göre en kolay sorulardan biri, sorsun da anlatayım diye hevesle beklediğim konulardan.. arabada bir yere giderken pat diye soruveriyor “anne ölüyorsak niye yaratıldık biz” gibi .. ben de hevesle anlatıyorum.. kendimi çok mutlu hissediyorum ona ölüm, hayatlar, çeşitli formlarda hayatlar, dünya ve diğer mekanlar gibi şeyleri anlatırken.. Uzaylılar var mı diye de soruyor, cevap dakikalarca konuşuyorum konuşuyorum 🙂 neyse ki bıkmıyor dinliyor..

Çok neşeli, rahat, gerilimsiz bir birinci sınıf geçirdik. Her ne kadar okul hayatı, okul müfredatı, okul kültürü gibi içeriğinden hoşlanmadığım bir sistemin içine soksam da oğlumu, artık boşu boşuna kederlenmiyorum. It is what it is.. Olan buysa bana düşen kabullenmek. Bu sistemin içinde doğal olarak, çocuğun özüne ait pek az şey destekleniyor. Evde takviye ettiğim kadar ediyorum. Disipline girme konusunda kabiliyetli olduğu için ve asi bir çocuk olmadığı için Can’ın adaptasyonu beni yormadı. İlkokul çocuğu artık o 🙂 okul kültünü aldı ve gerisi kendiliğinden gelecek.. Öyle veya böyle..

Geçmiş veya gelecek yok, sadece ve sadece şu an var..