Ayşe Arman geçen Pazar günü Sabiha Paktuna ile röportaj yapmış. Çok hoşuma gitti. Bazı kısımlarını alıntı yaptım..


* Tamam çocuğa müdahale etmemek gerekiyor ama ben mesela boyama yaparken Alya’ya “Keşke dışarı taşırmasan…” filan dediğimi fark ediyorum. Yapmamam mı lazım?

Evet, yapmamak gerekiyor. O sizi gözler ve öyle öğrenir. Öğüt, geçerli değildir. Geçerli olsaydı 120 bin yıldır buradayız, 120 bin yılda, bütün insanlığın mum olmuş olması lazımdı.

* Peki, sınırı nerede çekeceğim? Korkunç kıyafetlerle dışarı çıkmak istiyor bazen…
Bırakın çıksın. Siz de çocuğunuzu takip edin, davranışlarını izleyin. Bir filin doğumunu izlediniz mi? Müthiştir. O kocaman fil, yavrusunu ayağa kaldırdıktan sonra yürür, ama bir bebek fil nasıl yürüyebilecekse öyle. Ve bebeğinin kendisini taklit etmesini sağlar.

* Mutlu bir çocuk büyütmenin olmazsa olmaz şartları neler?

0-3 yaşı söyleyeyim mi? Tek bir kelime: Emniyet. Çocuk, kendini güvende hissetmeli. 0-3 yaşın oyuncağını söyleyeyim mi? Mimikleriniz ve jestleriniz: “Neredeymiş benim bebeğim? Gel babası gel, bir, biir, biiir…” Bu tür sevgi sözcükleri sarf etmek. Ve dokunmak çok önemli. Bebek, 10 buçukuncu günden itibaren anne karnında sıvılara dokunarak kendi motor sistemini geliştirir. Orada dokunma duygusunu hissedemiyorsa, gelişemez.

* Hamileyken de babanın annenin karnına dokunmasını hisseder mi?
Tabii tabii…

* Peki, bir çocuğa hiç dokunulmazsa ne olur?
Fena olur. Sevgiyle dokunulan çocuğun zihni gelişir, etrafı açılır. Zekanın ve zihnin gelişmesi için kitabi bilgi değil, inceleme ve araştırma kabiliyetini öğretmek gerekir. Bu da dokunmakla, sevgiyle sağlanır.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14650566&yazarid=12

Önerilen makaleler

Bir cevap yazın