Hayata Bakış…

Aklımdakini yazıya dökmem gerekir hissiyatımdan dolayı işte başlıyorum:

İnsanların hayatı algılama şekilleri farklı oluyor. Belli bir kültürün içindekiler bazı şeyleri ortak şekilde algılasa da bireyden bireye değişen çok fazla değer ve inanç var.

Değerlerimiz ve inançlarımız bizim hayatı algılama şeklimizi belirliyor.

O değer ve inançlar ise küçüklüğümüzde öğrendiklerimizden ibaret… Büyük çoğunluğu yani. Doğuştan getirdiğimiz bir bakma şekli de var ve o bakışla nelerden etkilenip nelerden etkilenmeyeceğimize karar veriyoruz.

Hayata bakışta iki önemli alternatif görüyorum ben, birisi pozitif birisi negatif bakma. Pozitif bakanlar hayatla ilgili olumlu şeyleri daha çok algılıyor.

Negatif bakanlar da hayatla ilgili kaygı verici şeyleri daha çok algılıyor.

İki taraf da hayatın kendilerinin baktığı gibi yaşandığını zannediyor. Mesela kaygılı kişi düşüncesini ifade ettiğinde diğeri ona bu düşünceyle ilgili çok da hassas davranmayınca (çünkü o, kaygılı görmüyor olayı) hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Her iki taraf da birbirini anlayamıyor.

Elbetteki insanların kimi pozitif kimi de negatif bakıyor derken tamamen genele yaymıyorum. Çünkü bir kişinin hayata pozitif baktığı taraflar olduğu gibi negatif baktığı taraflar da oluyor. Herkes kendi dengesini bulmaya çalışıyor sanırım..

Olayların daha çok kaygı veren kısımlarını algılamayı seçen insanlarda çok daha temkinli yaklaşım, her olaya hemen heyecanla atlamama, önce durup düşünme gibi pozitif davranışlar da görülüyor. Fakat bu algıyı biraz abarttıkları zaman karar alamama, istemediği halde geride kalma, söylemek istediği şeyi ifade edememe, başarıya yönelik adımlarda tutukluk çok görülen şeyler…

Olayların daha çok pozitif taraflarını algılamayı seçen insanlarda ise dikkat edin hep genç görünürler, daha az hasta olurlar (hasta olduklarını farketmezler bile), çektikleri acıları daha hafif atlatırlar (çünkü disassociate durumdadırlar), çabuk karar verirler aldıkları kararlar yanlış bile olsa fazla üzülmezler vs.vs. Yani kısacası hayatı ağır bir yükmüş gibi değil bir hediyeymiş gibi yaşarlar. Diğer grup hayatın tüm yükünü üstlenmiş, saçlar erkenden kırlaşır vs.  pozitif grup da da hayaller peşinde bulutlarda gezinir 🙂

Pozitif algılayanlar durumu abartıp dünyasal kaygılardan kendilerini izole etmiş de oluyorlar malesef, bu da onların hayatın içine tam olarak girememelerine yol açıyor. Hayatı doya doya yaşayamama dolayısıyla da hayata anlam yükleyememe hali oluşuyor….

Bir şeye ne kadar çok emek verirseniz o sizin hayatınızın anlamı haline geliyor. Bu çok muhteşem bir bilgi…

Çocuklarımız aman yorulmasın aman üzülmesin diye onların yerine herşeyi biz yapıyoruz… bir iyilikmiş gibi…. onların hayata anlam verme çabalarını  şanslarını ellerinden alıyoruz… bu konu başka bir başlıkta yazılacak…

Sevgiler..

Önerilen makaleler

Bir cevap yazın